-
1 υποσκιάζω
gölgede bırakmak -
2 затмевать
-
3 outshine
v. gölgede bırakmak, daha çok parlamak, öne çıkmak* * *gölgede bırak* * *past tense, past participle - outshone; verb(to be brighter than: She outshone all the other students.) gölgede bırakmak, çok daha iyi olmak -
4 overshadow
v. gölge etmek, gölgelemek, gölgede bırakmak* * *küçült* * *(to make less important especially by being much better than: With her beauty and wit she quite overshadowed her sister.) gölgede bırakmak -
5 Schatten
Schatten <-s, -> ['ʃatən] mgölge;35 Grad im \Schatten gölgede 35 derece;\Schatten werfen/spenden gölge salmak/vermek;in jds \Schatten stehen birinin gölgesinde kalmak;jdn/etw in den \Schatten stellen bir kimseyi/şeyi gölgede bırakmak -
6 übersteigen
übersteigen*irr vtvom Nachbarhaus auf das Dach der Bank \übersteigen yandaki evden bankanın çatısına tırmanmak2) ( übertreffen) gölgede bırakmak;das überstieg alle unsere Erwartungen bu, tüm beklentilerimizi gölgede bıraktı -
7 übertreffen
übertreffen*I vt aşmak, gölgede bırakmak;das übertrifft alle meine Erwartungen bu, tüm beklentilerimi gölgede bıraktı;jdn in der Leistung \übertreffen birinden daha başarılı olmak;im Sport ist er kaum zu \übertreffen sporda üstüne kimse yok gibiII vrsich \übertreffen;sich selbst mit etw dat \übertreffen bir şeyle kendisinden beklenenlerin üstünde başarı göstermek -
8 cut out
kesip çıkarmak, biçmek, yenmek, gölgede bırakmak, uzatmamak, kesmek, ayırmak, sürüden uzaklaştırmak, sollamak amacıyla şerit değiştirmek, oyundan çıkmak* * *kesip çıkar* * *1) (to stop working, sometimes because of a safety device: The engines cut out (noun cut-out).) birdenbire durmak2) (to stop: I've cut out smoking.) terk etmek, bırakmak -
9 dwarf
adj. cüce, bodur, bücür————————n. cüce, bodur şey, bodur————————v. cüceleştirmek, büyümesini önlemek, bodur kalmak, gölgede bırakmak* * *1. cüce 2. cüce et (v.) 3. cüce (n.)* * *[dwo:f] 1. plurals - dwarfs; noun1) (an animal, plant or person much smaller than normal.) cüce, bodur2) (in fairy tales etc, a creature like a tiny man, with magic powers: Snow White and the seven dwarfs.) cüce2. verb(to make to appear small: The cathedral was dwarfed by the surrounding skyscrapers.) cüceleştirmek -
10 eclipse
n. tutulma, geçici karanlığa bürünme, geçici başarısızlık, düşüş————————v. tutulmasına neden olmak, gölgede bırakmak, ışığını kesmek* * *1. ışığını karart (v.) 2. tutulma (n.)* * *[i'klips] 1. noun(the disappearance of the whole or part of the sun when the moon comes between it and the earth, or of the moon when the earth's shadow falls across it: When was the last total eclipse of the sun?) tutulma2. verb1) (to obscure or cut off the light or sight of (the sun or moon): The sun was partially eclipsed at 9 a.m.) tutulmak2) (to be much better than: His great success eclipsed his brother's achievements.) gölgelemek -
11 excel
v. geçmek, üstün olmak, gölgede bırakmak, sivrilmek* * *üstün ol* * *[ik'sel]past tense, past participle - excelled; verb1) (to stand out beyond others (in some quality etc); to do very well (in or at some activity): He excelled in mathematics / at football.) sivrilmek, ön plana çıkmak2) (to be better than: She excels them all at swimming.) daha iyi olmak•- Excellency
- excellent
- excellently -
12 put in the shade
(to cause to seem unimportant: She is so beautiful that she puts her sister in the shade.) gölgede bırakmak -
13 put to shame
bozmak, bozum etmek* * *(to make feel ashamed of something or to make seem to be of poor quality by showing greater excellence: Your beautiful drawing puts me/mine to shame.) gölgede bırakmak -
14 trump
n. boru, boru sesi, koz, iyi adam, baba adam, müthiş adam————————v. koz ile almak, koz oynamak, baskın çıkmak, gölgede bırakmak* * *boru* * *1. noun(in some card games, any card of a suit which has been declared to rank higher than the other suits: This time, hearts are trumps; ( also adjective) a trump card.) koz2. verb(to defeat (an ordinary card) by playing a card from the trump suit: He trumped (my king) with a heart.) koz oynamak -
15 supplant
v. yerini almak, yerine geçmek, ayağını kaydırmak, alt etmek, gölgede bırakmak* * *yerini al -
16 overshade
v. gölge etmek, gölgede bırakmak -
17 put into the shades
v. gölgelemek, gölgede bırakmak -
18 overshade
v. gölge etmek, gölgede bırakmak -
19 put into the shades
v. gölgelemek, gölgede bırakmak -
20 ausstechen
ausstechen v/t <-ge-, h> oymak; oyarak çıkarmak;jemanden b-ni gölgede bırakmak, b-ne üstün gelmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
gölgede bırakmak — (bir şeyi veya bir kimseyi) ondan daha üstün bir düzeye yükselmek, ondan çok daha başarılı olmak Enişte, delikanlıları gölgede bırakacak kadar çalıştı; hâlâ ayak üstünde. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
gölge — is. 1) Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı yerde oluşan karanlık Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur? H. E. Adıvar 2) Güneş ışınlarından korunacak yer Sakın kesme, gölgesinde yorgun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
